
Çocuklarda Otizm Sıklığı Giderek Artıyor!
Otizm iletişim ve sosyal becerilerde sorunların yaşandığı gelişimsel bir bozukluktur. Otizm bulguları genellikle 3 yaş öncesi başlamaktadır. Otizm sıklığı gün geçtikçe artmaktadır ve yaklaşık 65 çocukdan birinde görülmektedir.
Çocuklarımızın sosyal iletişimde göz teması kurmaması, ismi söylenince tepki vermemesi ve konuşma geriliklerinin varlığı otizmden şüphe duyulmasına neden olmaktadır.
Otistik çocuklarda hiç konuşmama ya da yaşamın ilk yıllarında normal olan dil gelişiminde gerileme görülebilmektedir. Otistik çocuklar çevresindeki kişilere karşı ilgisizdirler ve iletişim kurmaktan kaçınırlar. Nedensiz yere sallanmak, tekrarlayan el hareketleri, kendi etrafında dönmek gibi tekrarlayıcı hareketlerin varlığı dikkat çekmektedir. İlave olarak oyuncak araba tekerlerini amaçsız sürekli çevirme, ışıkları açıp kapatma, parmak ucunda yürüme gibi hareketler görülebilmektedir.
Günümüzde otizmin kesin nedeni bilinmemektedir. Zaman zaman aşılar ve ağır metal zehirlenmeleri sorumlu tutulmuş olsa da bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır.
Otizm tanısı alan çocukların en kısa zamanda özel eğitim programlarına yönlendirilmesi gerekmektedir. Ebeveynlerinde eğitim programlarına dahil edilmesi ve sosyal alanda sürekli desteklenmeleri önemlidir. Otizmi tedavisinde doğrudan etkili bir ilaç tedavisi henüz bulunmamaktadır. Ancak eşlik eden dikkat eksikliği, dürtü denetim bozukluğu, uyku bozukluğu gibi sorunlara yönelik medikal çözümler üretilebilir. Erken tanı ve rehabilitasyon uygulanan olguların bir kısmında bulgular önemli ölçüde gerileyebilmektedir. Diyet tedavisi, hiperbarik oksijen uygulaması gibi alternatif çözüm çabalarının kanıta dayalı tıpta yeri bulunmamaktadır.
Otizm tanılı çocuklarda epilepsi (sara hastalığı) sıklığı normal topluma göre oldukça fazladır ve bazı olgularda tedaviye direnç görülebilmektedir. Otizm şüphesi bulunan bütün çocukların en kısa zamanda çocuk nöroloji uzmanı ve çocuk psikiyatri hekimleri tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dislektik çocukların zeka düzeyleri genellikle normaldir ancak harfleri tanımakta, seslendirmede zorlanırlar ve okuma hızları yaşıtlarına göre yavaştır.
-Harf sırasını ters algılama; sık=sık, tok=kot, en=ne..v.b.
-Harf atlama; araba=arba, gitti=giti, bolluk=boluk
-Bir metni okurken, sonraki satıra geçişde sağdan sola geçme güçlüğü sıklıkla görülmektedir.
-Benzer ses ya da şekilleri olan harfler ve rakamlar; b-d, o-ö, m-n, k-g, 6-9, 3-8….karıştırılabilmektedir.
Dislektik bulguları olan çocuklar, özel eğitim uygulamaları ile eğitim hayatlarına sorunsuz ve başarılı bir şekilde devam edebilmektedirler. Disleksi bulguları farkedilmeyen ya da geç tanı alan olgularda ise zeka düzeyleri normal olmasına rağmen akademik başarısızlıklar sık görülmektedir.
Disleksi bir hastalıktan ziyade, öğrenme farklılığı olarak düşünülmelidir. Dislektik çocuklarımızın eğitim hayatlarında yaşadığı başarısızlıklar ve öğrenme güçlükleri nedeniyle, kaygı bozuklukları, depresyon gibi psikiatrik sorunlar daha sık görülmektedir.
Disleksi bulguları aile ya da öğretmenlerimiz tarafından farkedilen çocuklarımızın hemen bir uzmana yönlendirilmesi ve erken dönemde rehabilitasyona başlanması gerekmektedir. Tanı ve tedavide geç kalınması, sosyal yaşamda sorunlara, eğitim hayatında da aksama ve başarısızlıklara neden olabilmektedir.